Yalova gazetesi ‘Spor Saati’ programı birbirinden başarılı ve spor camiasının efsanevi isimleriyle röportajlarını sürdürmeye devam ediyor. Bu haftaki konuğumuz ise başarılı basketbolcu Nazlı Güler oldu.
Arı Koleji, Migros, Mardin Büyükşehir Başakspor, Beşiktaş, Fenerbahçe gibi efsane takımlarda yer almış ve şimdilerde HDİ Sigorta Yalova VİP formasıyla ter döken Nazlı Güler, Spor Saati’ne önemli açıklamalarda bulundu.
“Yaşıtlarımdan gerideydim”
11 yaşında tanıştığı basketbolla sayısız başarılara imza atarak adından söz ettiren 1982 Ankara doğumlu Nazlı Güler, basketbolla tanışma hikayesini şöyle anlatıyor: “Basketbolla tanışmam 11 yaşında oldu. O zamanlar bale ile beraber yürütüyordum. Sonra bir tercih yapmam gerekti. Bende basketbolu seçtim. Ankara mezunuyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Arı Koleji’nde tamamladım. Üniversiteye de Gazi Üniversitesi’ne gittim. 18 yaşında Süper Lig’e çıktım. Bir 15 sene kadar Süper Lig’te oynadım. Yaklaşık 8 senedir de TKBL’ de oynuyorum. Yalova’da üçüncü sezonum. Bireysel başarılarım oldu. Takım başarılarım oldu. Büyük kulüplerde oynadım. Beşiktaş, Fenerbahçe gibi. Açıkçası Yalova’da mutluyum. Bu sene de takımımız iyi gidiyor inşallah Play-Off’da istediğimiz gibi yukarıda bitirirsek ilk tur, ikinci tur gidebildiğimiz kadar gideceğiz. Aslında sporla pek bir alakam yoktu. Biraz okulla da alakalı bence, çünkü okulumuzun okul takımı vardı ve beden eğitimi öğretmenimiz beni görür görmez bizim bir basketbol takımımız var. Gelmek ister misin? diye konuştu. Aslında pek düşünmüyordum. Bir geleyim, antremanlarını izleyeyim dedim. Antrenmanları izlediğimde gerçekten o hırsı mücadeleyi görünce ve takımımız Süper Lig’de oynuyordu. Çok iyi oyuncular vardı, yabancılar vardı gelebilirim dedim. Benim tek dezavantajım, basketbola tek başıma başladım. Bir spor okulundan gelmedim. Yaşıtlarımdan gerideydim. Şimdi baktığınızda 11 yaş biraz ileri bir yaş çünkü. Şimdiki ebeveynler daha bilinçli ve 7-8 yaşında basketbola başlatıyorlar. Başladığımda hep tek başıma antrenman yaptığım için takıma odaklanmam biraz zor oluyordu. Beden eğitimi öğretmenlerim ve o zamanki Cumhure hocamın ben de katkıları çok büyüktür. Belli bir seviyeye geldikten sonra takım antrenmanlara gelebilirsin dediler. Yaşıtlarıma göre boyum çok uzundu ama fiziksel koordinasyonum yoktu. Bana hazırsın, takıma girebilirsin dediklerinde çok mutlu olmuştum. Biraz da yatkındım açıkçası. 17 yaşında Süper Lig takımında oynamaya başladım. A takıma çıktım. Genç takımda oynuyordum. Okul takımında oynuyordum. Spor benim için bir hayat tarzı olmuştu. Ondan sonra da hiç bırakmadım. İyi ki de bırakmamışım diyorum”
“Büyük bir kulübe transfer olmak benim için çok güzel bir süreçti”
Fenerbahçe’ye transfer olduğu dönemden de bahseden Güler, “Çankaya Üniversitesi’nde oynadıktan antrenörlerim bana çok güveniyordu. O zaman ki sistemde 4 yabancı yoktu ve ben çok fazla süre alıyordum. Play Off’ta da Migros’la eşleşmiştik. Migros serisinde de ben çok iyi oynadım. Hatta hiç unutmam, maç biter bitmez karşı takımın antrenörü bana geldi ve seni alacağız dedi. Yaşım daha çok küçüktü. Takımdan ayrılmak çok istemiyordum ama şunu düşündüm. Hedeflerime ulaşmak için benim İstanbul’da bir takımda olmam lazım. Daha göz önünde olmam lazım. Milli takım hedefliyorsam oralarda olmam gerekiyor ve Migros’a transferim öyle oldu. Migros’a transferimde de yaşım çok küçük olmasına rağmen antrenörüm ilk antrenmana çıktığımda bana şunu söyledi, pozisyonda çok tecrübeli bir abla var. Sen eğer dakika almak istiyorsan antrenmanlarda onu yeneceksin. Bunu bana göstereceksin. O günden itibaren gerçekten bu benim için bir felsefe oldu. Antrenmanı ne kadar iyi yaparsan sahada o kadar iyi bir verim alabileceğini öğrendim. Takımdaki ablalarımız bana çok destek oldular. Çünkü ilk defa ailemden ayrılmıştım. Yaklaşık 2 ay sonra ben ilk 5 çıkmaya başladım. Melek abla vardı. Hiç unutmam bana hiçbir zaman desteğini esirgemedi. Çok güzel bir sezon yaşadık. Avrupa’da da oynuyorduk. Fenerbahçe’ye transferim gerçekleşti. Çok büyük bir kulübe transfer olmak benim için çok güzel bir süreçti. Tabii ki her takımdaki rolün çok farklı oluyor. Şu anda takımdaki rolüm bile çok farklı. Antrenörümün her zaman bana verdiği görevleri yerine getirmeye çalışıyorum. Bu ister hücum olur, ister savunma olur. Takıma nasıl katkı verebilirim onu düşünüyorum ve kazanmamız için ne gerekiyorsa yapmak, benim basketbol felsefem bu yönde.”
“Şimdiki gençler çok daha avantajlı”
Geçmişte oynanan basketbol ile şimdilerde oynanan basketbol arasındaki birtakım farklılıkların olduğunu söyleyen başarılı basketbolcu Nazlı Güler, “Ben basketbola başladığımda büyük topla oynuyorduk. 24 saniye, 30 saniyeydi. Yabancılara dayalı bir sistem yoktu. Yabancı oyuncu statüsü bu kadar yoktu. Ben ilk A takıma çıktığımda bir yabancı vardı Süper Lig’de. Oyun biraz daha yavaş oynanıyordu. Bir numaranın görevi belliydi. 5 numaralar daha yavaştı. Şimdiki oyun çok daha hızlı oynanıyor. 30 saniye 24’e düştü. Top küçüldü. Şimdiki gençler çok daha avantajlı. Çünkü biz o zaman sadece basketbolu çıkalım oynayalım kısmındaydık. Şimdi bakıyorum mesela bu sadece fiziksel bir iş değil. Mental olarak da çok kuvvetli olmanız gerekiyor. Kendinize iyi bakmanız gerekiyor. Belki biz o zaman bunların çok bilincinde değildik. Gerçekten çok kolay bir iş yapmıyoruz. Sen ne kadar fiziksel olarak iyi olsan da mental olarak hazır değilsen bazı şeylere başarılı olamıyorsun. Şimdiki gençler bence o yönden çok daha şanslı. Bizim sadece bildiğimiz şey, ben hiç unutmam kaşım açılmıştı. Ertesi gün antrenmana çıktım, düştüm. Kafamı yere vurdum kaşım bir daha açıldı. Bizde kan yoksa devam, kaşın açıldı, bantla devam et. Şimdi çok daha bilinçli herkes. Daha iyi antrenman yapıyorlar. O zamanki dezavantaj belki de bu kadar göz önünde değildik. Şimdi göz önünde olduğu için bence herkes kendisine daha fazla önem veriyor ve basketbolun sadece bireysel değil, bir takım sporu olduğunun daha bilincinde” dedi.
“Takımdaki herkesin bir rolü olduğunu bilmemiz gerekiyor”
Yabancı oyuncunların Türk basketbolunda daha fazla yer almaları ile ilgili düşüncelerini aktaran Güler, “Ben açıkçası şöyle düşünüyorum, bazı Türk oyuncularla konuştuğumuzda ya da genel olarak baktığınızda bu statüde ve bu kuraldan memnun olmayan insanlarda var. Ama ben kendimi özellikle Süper Lig’de oynarken hep şöyle motive etmeye çalıştım, ne kadar iyi takımda olup ne kadar iyi kişilerle antrenman yaparsan o kadar gelişebilirsin. Türk oyuncuların dakikası çok fazla değil ama o dakikayı almak ve sahada kalmak biraz senin elinde oluyor. Ne yazık ki bizim Türk kafamızda ya bana süre gelmiyor, ya da abla gördün mü? Beni 2 dakika soktu. Ama sen o 2 dakikada ne yaptın? Belki maçın son 2 dakikasında soktu, ama o 2 dakikada da çok iyi şeyler yapabilirdin. Ben de bu tecrübeye ve bu kafa yapısına yirmili yaşlarda böyle değildim. Çok fazla oynamadığımda bunu hep sorgulayıp daha fazla çalışmam gerektiğini biliyordum. Çok iyi yabancılarla aynı takımlarda bulundum ve onlardan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Her zaman antrenmanlarda bile onlarla antrenman yapmak ve onlardan bir şeyler öğrenmek bana çok büyük katkı sağladı. Bazen işin kolayına kaçıyoruz ya da işte dediğim gibi yine ya bu da süre vermiyor ki diyorsun, onun altına saklanıyorsun. Avrupa’daki ve Amerika’daki basketbolda bence roller çok farklı ve kabullenilmiş bir sistem var. TKBL’ye baktığımda bazen çok büyük bir kaos ortamı oluyor ve pek anlaşılmıyor. Ne yazık ki oynadığımız basketboldan ve sistemin olmamasından kaynaklanıyor. Süper Lig’e baktığında böyle bir şeyi çok fazla göremiyorsun. Yazın Amerika Ligi’nde WNBA’ de maçları izlediğimde her şeyi görmeye çalışıyorum. Benchten bir kişi gelip bir tane savunma ribaundu alıp o kenara çıktığında bütün benchin coşkusunu hissedebiliyorum. Ama bizde ne yazık ki maçın sonucuna bile baktığında evet o çok iyi oynadı, 15 sayı attı. Sanki 15 sayı atan, en iyi oyuncu statüsüne koyduğumuz için aslında takım olgusundan biraz çıkıyoruz. Takımdaki herkesin bir rolü olduğunu bilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Basketbol aşığıyım”
Zaman zaman pes etmeyi de düşünen Güler, “Süper Lig’den TKBL’ye düştüğümde bir bocalama dönemi yaşadım. Yaşamadım dersem yalan olur. Çok sistemli değildi. Kulüplerin kapanması ya da organizasyonlardaki eksiklikler, sakatlanmalar, bir kadın olmanın avantajları dezavantajları. Günün sonunda tabii ki de herkes bir aile kurmak istiyor. Çocuk doğurmak istiyor. Ama ben sanırım basketbolu aşığıyım. O yüzden bir aile kuramadım. Bırakmayı düşündüğüm zamanlar oldu, özellikle mental olarak. Bunun içinde yardım aldım. Bir mentorle çalıştım. Şu an kafa olarak çok daha iyiyim. Dışarıda olan hiçbir şeyden etkilenmiyorum sahada” dedi.
“Bizim maçlarımıza da bekliyorum”
HDI Sigorta Yalova VİP ile yollarının keşismesini ise Güler şöyle anlatıyor: “Deplasmanlarda buraya çok fazla geliyordum ve Murat başkanla güzel bir ilişkimiz vardı. 3 sene öncesinde her sene bize gelmiyorsun, gel bize gibi konuşmalarımız geçiyordu. O zamana kısmetmiş. İlk senemiz çok güzel geçmişti ve finale kadar çıkmıştık. O zaman koçumuz Furkan Sağlık’tı. Onunla da çok güzel bir iletişimimiz vardı. Takımının kimyası çok güzel tutmuştu. Bütün oyuncuları bir araya toplamak aslında iyi bir takım kurmak demek değil, o kimyayı oluşturabilirseniz iyi bir takım oluyorsunuz. Ben de ilk sene çok mutluydum zaten bir sonraki sene ve bu senede kaldım. Başkanımızla güzel bir iletişimimiz var. Onu çok seviyorum. O beni çok seviyor. Yalova’da çok mutluyum. Ama tabii biraz üzülüyorum. Çünkü erkek maçlarına geliyoruz. Mesela tribün full oluyor, voleybol maçlarına geliyoruz tabii ki full olmasa bile neredeyse yarısı dolu oluyor. Bizim maçlarımızda ilk sene final serisi çok güzeldi. Keşke bütün maçlarımız öyle olsa. O yüzden halka birazcık kırgınım. Çünkü Yalova’nın şehir olarak sporu sevdiğini biliyorum. O yüzden bizim maçlarımıza da bekliyorum.”
“Voleybolun bizden önde olduğu çok aşikar”
Türk basketbolunda ki düşüşü değerlendiren ve voleybolun doğru planlamayla yükselişe geçtiğini dile getiren Güler, “Avrupa Şampiyonası’nı ülkemizde yaptığımızdan beri basketbola ilgi çok fazlaydı ama son yıllarda voleybol bizim önümüze geçti. Bence bunun en büyük sebebi, voleyboldaki planlanmanın çok doğru olup o planlanmaya başarısız olsak bile biz bu yönde gideceğiz stratejileri çok güzeldi açıkçası. Gerçekten kimyaları da tuttu, devşirme oyuncu tuttu ve şu an ülkemizi temsil etmek için olimpiyatlara kadar gidiyorlar. Kız çocukları için bu tabi ki çok güzel bir şey. Basketbolda biraz aşağıya düşen bir ivmemiz var. Olimpiyatlara katıldık, keşke katılmaya devam etseydik ama ne yazık ki şu an yokuz. Açıkçası gelecekte çok iyi gitmiyor gibi görüyorum. Biraz sanki yanlış stratejiler uygulandı gibi düşünüyorum. Çünkü A Milli takımımızı düşündüğümüzde çok fazla devşirme oyuncuya gittik. Sisteme bağlı kalamadık. Tabii ki sakatlıklar olmuştur, kimya tutmamıştır. Sanırım biraz jenerasyonun değiştiğini kabul etmek gerekiyor. Şu an voleybolun bizden önde olduğu çok aşikar. Kendim de çok büyük bir zevkle izledim” diye konuştu.
“Hiçbir zaman vazgeçmemek ve hayallerin peşinden koşmak”
Son olarak basketbola başlayacak sporculara da tavsiyelerde bulunan Nazlı Güler, “Hayat öyle bir şey ki, her zaman güneşli günler olmayacak, yağmurlar yağacak, karlar yağacak bir sürü zorluklarla karşılaşacaksınız. Ama hiçbir zaman vazgeçmemek ve hayallerin peşinden koşmak bence birinci önceliğiniz olmalı ve bunların hepsini yaparken mutlu olup keyif almak.İnsanın her gün sevdiği işi yaparsa mutlu olur, keyif alır. Ben bu yaşta hala antrenmana birinci geliyorsam, antremandan en son çıkıyorsam bundan keyif aldığım için. Çünkü ben işimi seviyorum, basketbol oynamak bana keyif veriyor. İnsanlar sizi destekleyecek ama köstek olmak isteyenlerde olacak. Onlara biraz kulak kapatıp her zaman olumlu yönlerden bakıp hayallerinin peşinden hiçbir zaman koşmayı bırakmamak gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.